Gezegenimiz yaşam, azot, karbon ve su döngüsüyle ilerlerken önümüzde üç acil sorunumuz var: Biyoçeşitlilik kaybı, çevre kirliliği ve iklim değişikliği. Bunlar için ne yapıyoruz? Aşırı yoksulluğu sona erdirme, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele, iklim değişikliğini düzeltme sözlerini 2015’te Birleşmiş Milletler 2030 Gündemi için vererek, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) ile yeşil, dijital ve döngüsel dönüşüm yolunda ilerliyoruz.
İklim değişikliğine karşı mücadelede başarımız ne yazık ki düşük. 10 Ocak 2025 günü Dünya Meteoroloji Örgütü’nden küresel sıcaklık artışı ve iklim değişikliği için korkutucu rakamlar ve saptamalar öğrendik. 2015-2024 yılları, kayda geçen en sıcak on yıl olurken, 2024 yılı küresel ortalama yüzey sıcaklığı 1850-1900 dönemi ortalamasının 1,55°C üzerinde gerçekleşen ilk yıl oldu. Eğer bu 1,55 değerine çalışmanın belirsizlik rakamı (±0,13°C) eklenirse, 1,68°C olur. Rakama dikkat edelim: Dünya saatinin alarmı çalıyor. Paris Anlaşması ile ülkelerin sera gazı emisyon azaltım sözü, “küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2,0°C ile sınırlandırma, mümkünse 1,5°C’nin altında tutma hedefi” için yola çıkmıştı. Bu hedef henüz ölmedi; ancak ciddi tehlikede. Hem biliyor hem de çoğu kez yok sayıyoruz bu durumu. Rekor sıcaklıklar içerisinde sıra dışı bir dönemle karşı karşıyayız. Hepimize düşen görevler var. Çünkü her yerde, dolaylı ve doğrudan etkilerimizle iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını yayıyoruz. Diğer bir deyişle, insanın üretim ve tüketimindeki sera gazı salımının göstergesi olan Karbon Ayak İzi (KAİ) her yerde. Karbonsuzlaşma için düşük karbon ekonomisinde sürdürülebilir yaşam; evde, okulda, işte, yolda, tarlada, ormanda yani her yerde olmalı. Çünkü iklim değişti, değişiyor ve değişecek. Bu değişimde su döngüsü ciddi tehdit altında. SKA 13: İklim Eylemi mühim.
İklim değişikliğinin yaşamımıza etkileri; yağış anormallikleri (şiddetli yağış, kasırga, sel, ani sel, taşkın), kuraklık, sıcak hava dalgası, soğuk hava dalgası, ısı adası, küresel yüzey ve küresel okyanus sıcaklıklarında artış, deniz seviyesi yükselmesi, kar, deniz buzu ve buzulların yitirilmesi, yangın, hava kalitesi kötüleşmesi, göç ve salgınlar gibi acı gerçekler olarak hep bizimle. Görüldüğü gibi, iklim değişirken karbon döngüsü ve su döngüsü etkileşimiyle adeta felakete gidiş gerçekleşiyor. SKA 13: İklim Eylemi’nin önemi tartışılamaz.
Su; havada, yüzeyde, yeraltında ve okyanuslardadır. Suyun sadece yüzde 2,5’i tatlı su olup, bu suyun çoğu buzullarda, kalanı ise yeraltı sularındadır. Havada ve yüzeyde çok az tatlı su bulunur. Kara alanının yaklaşık yüzde 10’u buzul ile kaplı olup, büyük ölçekte kutup ve daha küçük dağ buzulları vardır. Doğanın su deposu olan buzullar yaşam için kritik önemdedir; eriyen suları sağlıklı ekosistemler için olmazsa olmazdır. Gezegenimizin su döngüsü; insan, bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmaların yaşamı için vazgeçilmezken, suya erişim hepimizin hakkıdır. 2,2 milyar insan sağlıklı içme suyu olmadan yaşıyor. Su her yerdedir: İçme suyu olarak, tarım ve endüstride girdi olarak, enerji kaynağı ya da turizmde rota olarak… Su sayesinde yaşar, geçinir ve mutlu oluruz. İnsan, yine insan için üretirken, tüketirken, hizmet sunarken doğrudan ve dolaylı olarak sebep olduğu sera gazı emisyonlarıyla küresel yüzey ve okyanus sıcaklık artışına, iklim değişikliğine ve buzullarımızın hızla erimesine neden oluyor. Su döngüsü öngörülemez hâle geliyor. Buzullarımızı koruma, acil bir gereklilik olarak önümüzde duruyor. SKA 13: İklim Eylemi için ilerlemeliyiz.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 2025 yılını “Uluslararası Buzulların Korunması Yılı” ilan etti ve bu yıldan itibaren 21 Mart’ın “Dünya Buzullar Günü” olacağını duyurdu. 2025 BM Dünya Su Günü de “Buzul Koruma” teması ile kutlanarak konunun önemine dikkat çekildi. Buzulların her zamankinden hızlı erimesinin yıkıma neden olduğunu, okyanuslar ısındıkça insan ve yaban yaşamında ortaya çıkan sorunları göz ardı edemeyiz. Balıkçılık faaliyetleri, kutup ayıları ve penguenlerin yaşam koşullarındaki zorluklar bu sorunlara örnektir. İşte bu nedenlerle buzulların korunması hayatta kalma stratejimiz olmalı; sera gazı emisyonlarını azaltmalı, eriyen suyu insan ve gezegen yararına daha sürdürülebilir yönetmek için harekete geçmeli ve birlikte çalışmalıyız.
Buzullar güzel ötesi harikalardır. Ülkemizde Doğu Karadeniz Dağları, Toros Dağları ve volkanlarda vadi buzulu, buzyalağı buzulu ve doruk buzulu tipinde dağ buzulları vardır. En büyük ve tek doruk buzulu, yaklaşık 10 kilometrekare yüzey alanıyla Ağrı Dağı’ndadır. En büyük ve 20 bin yıllık vadi buzulu ise Cilo Dağı Uludoruk Buzulu olup uzmanlar, buzullarımızın yılda 1 ile 20 metre arasında eridiğini ve gidişata dur denmezse Cilo Dağı buzullarının önümüzdeki 20-50 yılda yok olacağını bildiriyor.
Buzul denilince aklımıza önce Antarktika gelir. Oysa gezegenin herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda sera gazı emisyonu yayıyorsak — örneğin Güney Okyanusu’nda — bu, Antarktika’da yaşayan imparator penguenin yaşamını doğrudan tehdit ediyor. Bunu unutmamalı, göz ardı etmemeliyiz.
Mart 2024’te gerçekleştirdiğimiz Antarktika keşif gezisinde edindiğim yeni arkadaşlarım, iki imparator pengueni sizlerle tanıştırmak istiyorum.
Haberin Bağlantıları